Belki yaşamımızın her anında veya bilincimiz oturduktan sonraki eğitim süreçlerimizde sürekli duyduğumuz bir kelime ‘’Erozyon’’ kelimesidir.
Erozyon kelime anlamı olarak ‘’Yer kabuğunu oluşturan kayaçların, başta akarsular olmak üzere türlü dış etmenlerle yıpratılıp yerinden koparılarak eritilmeleri veya bir yerden başka bir yere taşınması olayı, aşınma, aşınım, itikâl gibi doğa olaylarını anlatmak için kullanılır.
Ama ikincil ve bence en çok anlam içeren ifadelerin ‘’Değer veya saygınlık kaybetme’’ olduğunu söylemek, bu aşınmanın nelere yol açtığını bilmek önemlidir.
İnsanların yaşamlarında dikkat etmeleri ve her zaman başkalarının haklarına karşı kullanmaları gereken diğer bir değer de Ahlak tır.
Yaşamı parasal uğraşılar, projeler ve ileriye dönük yapılandırma çalışmaları arasında yoğrulmuş bir ekonomist olarak kendime ilke edindiğim önemli bir davranışın ahlak normları üzerinde olduğunu bilerek çalışmışımdır. Kişisel davranış hataları veya bilmeden yapılan davranış bozukluklarının bu değer üzerinde düzeltilebilecek bir olay olduğunu ve ara sıra da başıma gelenleri düzelterek yola devam ettiğimi de biliyorum.
Burada kişisel olarak belirlediğim kriterleri kendimle ilgili bir değer ifadesi sunmaktan başka genel anlamda bu erozyonların neleri yok ettiği üzerinde durmak istiyorum.
Bugünün Türkiye’sine son dönemlerde yaşanan doğal ve siyasi felaketlerin hepimiz üzerinde çeşitli erozyonlar yarattığını görmekteyiz.
İşinizle ilgili erozyonlarınız, aşınmalarınız veya değer kayıplarınızın olması oldukça doğal ve kaçınılmaz bir yaşam bileşenidir. Bunların telafisi ise çalışmak veya yerine konabilecek ikame araçları bulmakla giderilebilir ve tekrar eski olmasa da çoğu düzeltilebilir.
Ancak toplum içerisinde yaşayan bir sosyal varlık olarak ahlaki erozyona uğradınız mı telafisi zor ve üzerinize bir daha örtülemeyecek bir yafta olarak yapışır ve yok edilemez kötü bir şöhrete ulaşabilirsiniz.
Dünyadaki gelişmeler ışığında teknolojik yapılanmalar da dahil olmak üzere insanların ulaştığı muhtelif iletişim şekillerinden çıkan sonuç, erozyonların giderek tehlikeli bir boyut aldığı ve giderilemeyecek bir değere ulaştığını görmekteyiz.
Özellikle son 30 yıllık bir dönemdeki ahlaki erozyonun vardığı sonuçlar hepimizin gözleri önünde oluşmakta ve toplumsal tüm değerlerimizi bozabilmektedir.
Bu bozulmanın birçok yapısal sonucu olduğu bilinmektedir.
Ahlaki erozyonun gerçekleşmesindeki en büyük etken olarak aile yapılarındaki bozulmaların olduğunu söyleyebilirim.
Değer yargılarındaki aktarımların kesilmesi, bildiğimiz ve uyguladığımız toplumsal ve örflerle ilgili değer aktarımlarının yetersizliği, bunların benimsetilememesi ve en başta bunları bir eğitim sistemi içerisinde sunamamamız, bu sonuçları hızlandırmış ve bugün bu değerlere ulaştırmıştır.
Siyasi nedenleri ve taraftarlığı kendinde aşırı biriktirmiş olduğunu zannettiğim ve bilim insanı sıfatına sahip bir üniversite öğretim görevlisinin 6 Şubat depreminin ikinci günü;
“Malatya’da bin kadar çocuk yitik. Organ mafyası ya da çocuk pornocularından şüpheleniliyor.” “İlk iki gün asker inmediği için korumasız kadınlara tecavüz edilmiş.” “Yakınlarını yitiren genç kızlar, imam nikâhıyla evlendirilerek, kim olduğu belirsiz kişilerce alınıp götürülüyor, sorun çok büyük.”
Şeklinde bir yazıyı sosyal medya platformundan paylaştıktan ve bu yalanları yaydıktan sonra, “Pişmanım, art niyetim yoktu, öyle konuşuyorlardı, doğru olmadığını öğrenince hepsini sildim” diye düzeltme yapmasının hangi normların bozulduğunu anlatan bir eylem olduğu açıkça görülebilmektedir.
Bunu yapan insanın ahlak normundan ne anladığını anlamakta da zorluk çekmekteyim.
Yakın tarihimizin en büyük edebiyatçılarından olan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın meşhur romanı Mahur Beste’de Sabri Hoca karakterini şöyle konuşturur:
“Cahilsin, okur öğrenirsin. Gerisin, ilerlersin. Adam yok, yetiştirirsin. Paran yok, kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur.”
Evet, değerli okurlar.
İnsan bozuldu mu çaresi yoktur.
Ahlaki erozyona uğramışlar, toplumdaki çürük elmalar, ancak kendileri gibi çürük iş yapanlar, maddi değerleri kendi çıkarları doğrultusunda iş ahlakını bozanlar ile bir yere varamaz ve sonuç alamazsınız.
Toplumun her kesiminde bu çürük elmalardan var…
Elmanın o çürük tarafını ayıklayarak temizlemezseniz çürüme elmanın tamamına sirayet eder ve yok eder, elmayı attığınız çöp bile kokuşur.
Çürük elmanın çürük tarafı ahlak değerleri bozuk insanlar ise diğer tarafını koruyacak ve o bölgeyi temizleyecek olan adaletli insanlar ve adli kurallardır.
Adli ve benzeri sistemleri de işleten insanların ahlaki erozyona uğramaması ve onların toplumların geleceğini inşa etmeleri kaçınılmazdır.
Hep söylediğim ve dilime veya kendime düstur olarak yerleşmiş üç unsuru tekrar hatırlatmak isterim.
Ahlak, liyakat ve Denetim.
Bu üç unsurun işletimi, ahlaki değerleri yüksek, liyakatli ve denetleme dürtüsü kuvvetli insanlar ile vücut bulur ve ayakta kalır.
“Yıkılmak sadece binalara mahsus bir şey değil ki, bir insan bir cümle ile, bir imza ile veya üç kuruşluk değerleri yakalayacağım diye yaptığı yanlışlıklar ile yıkılır”
Ahlakımızı ve değerlerimizi çocuklarımıza öğreterek erozyonları yok edelim ve kalite üreterek umutlarımızı yükseltelim.
Sevgilerimle.
Sinan Bayraktar
5 Mart 2023

No responses yet

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir