Ticaretin temel değeri, aldığını veya ürettiğini belirli maliyetleri hesaplayarak, ortam koşulları da dikkate alıp uygun kar marjı ile satmak ve kar etmektir.
Ahlakın temel değeri ise, yaptığın ve düşündüğün her eylemde kendine ve karşıdakine veya topluma karşı hile ve aldatma yapmadan hareket edebilmektir.
Günümüz koşullarında insanların davranış ve eylem yapıları bazı nedenlerle değişime uğramış durumdadır.
Önce neden değişiriz ve nasıl değişiriz sorularına cevap aramakla başlayalım.
Yaşam şartları denilen eksende, canlılar kendi konfor alanlarını genişletebilmek ve daha rahat ederek ölüm safhasına kadar olabilecek süreçleri yönetmeye uğraşırlar. Bazen bu koşullar size hazır gelir, bazen de belki ömrünüzün son demlerinde ancak yakalar ve bırakıp gidersiniz.
Diğer canlılarda da benzer koşullar geçerlidir.
Örneğin evde beslediğiniz bir evcil hayvanın doğum yaptığında yavruları sizin konfor alanınızda büyür ve rahat bir ortamda beslenerek gelişirler. Sokakta veya doğadaki ise zor şartların üstesinden gelerek yaşama tutunmaya çalışır.
Kural hiç değişmiyor.
Herkes kendi rahat düzenini oluşturabilmek için, başkalarının rahatlık düzeyinden almaya çalışıyor.
İşte bunu adına ‘’Ekonomi’’ deniyor.
İnsanoğlu, yaradılıştan bu yana kendi koşullarını oluşturmak adına birçok değişime uğramış, kendi varlıklarını veya yakınlarının yaşam kalitesini arttırmak için her yola başvurmuştur.
Savaşmış, su ve tarımı bol olan yerleri ele geçirmek için her tür koşulu oluşturmuş. Yıkmış, kırmış, öldürmüş ve kendilerine yeni alanlar oluşturmuştur. Bunları yaparken de hiçbir etik ve ahlaki değeri gözetmemiş ve bunu milyarlarca yıl yapmaya devam etmiş ve etmektedir.
Tarih kitaplarının birçoğu deklare edilmiş tarihi yazarken, bazıları ise yaşanmış tarihi anlatmaya çalışır. Büyük keşif olan ve insanlık tarihi için belki de milat sayılan Amerika kıtasının bulunması, orada yaşayan toplumların, onları ne şekilde vahşi ilan ederek yerleşimleri ellerinden almaları pek anlatılmaz.
Kızılderililer yok olur, İnkalar devşirilir ve yok edilip, değerleri yağmalanarak azgın bir ahlaksızlık ile yaşamları ortadan kaldırılır.
Ahlak, insanların toplumsal bir erdemidir ve eğitimle oluşur.
Neredeyse nefes almak ve beslenme talebi dışında sıfır bir beyinle dünyaya adım atan insanoğlu denilen canlı, öğrenmeye başladığı andan itibaren kendi sistemlerini oluşturmaya başlar ve onu geliştirmek için etrafına bakar ve öğrenir. Taklit eder ve uygular.
İşte ahlakın oluşma normları bu noktada başlar.
Ahlaklı ve kendine yetecek, başkalarının haklarına zarar getirmeyecek bir düşünceye ulaştırıldığında ise yaşam boyu bunu devam ettirir ve öyle yaşar.
Ama gelin görün ki bugünkü insanoğlu, eski kanlı savaşları aratacak düzeyde maddi ve parasal sistem içerisinde boğuşuyor ki, o anlattığımız yaşam koşulları için her türlü ahlaksızlığı da yapabiliyor. Hatta öğretilerek sistem geliştiriliyor.
Gücü elde tutanlar, güçlerini kaba kuvvet ve kendileri için oluşturulmuş kurallar ile yaşıyor ve etrafındakileri ezerek her tür karmaşaya meydan oluşturuyor.
Sebepsiz zenginleşmeler oluştuktan sonra ahlak değerleri yok olmaya başlıyor ve giderek yozlaşan ve ezen kesimlerin gücünün yönetimi zorbalık ve ahlaksızlığa doğru yol alıyor.
Dünyamızda son dönemde yaşanan doğal afetler, bulaşıcı hastalıklar, sıcak ve ölümlü savaşlar, enerji ve su paylaşımlarında adaletsizlik, yaşam sürdürmeye çalışan diğer kesimlerde mutasyon türü değişimlere yol açıyor.
Biraz da mikro bakmaya çalışarak sizlere mevcudu anlatmaya çalışıyorum.
Türkiye’de son dönemlerde yaşanan ve gelir düzeyi normal veya aşağıda olan kesimleri artık oldukça rahatsız eden enflasyon ve fiyat artışları gemi azıya almış devam ediyor.
Döviz kurları artıyor, dövizi olanlarda refah artışı oluyor, olmayanlar da mevcut ahlaki düzeylerini bozulma yönünde geliştirerek değişime ayak uyduruyor.
Değerlerin ve rakamların ölçütlerinin anlamsızlaştığı ve değer belirlenmesinde neyin ne olduğunu anlaşılamadığı bir sistem içerisinde tam anlamıyla yuvarlanıp giden bir toplum izliyoruz.
Dur denilemeyen fiyat artışları, hizmette ve üretimde bozulan kalite değerleri, gücün şiddete dönüştüğü bir toplumsal algı oluşuyor ve huzur denilen kavram ahlak erozyonu ile yerlerde sürünüyor. Bir de bunların tümüne yönetenlerin gücü eklenince sonuç bu şekilde görünüyor.
Ekonomik değere ulaşmaya çalışan ticaret erbabı da şunu yapıyor.
%30 bozulma varsa, sattığına % 200 fiyat farkı oluşturuyor, hatta satmıyor, bekletiyor ve daha yüksek değerler için talebin yüksek oluşmasını bekleyerek ahlaksızlığı bu şekilde yaratabiliyor.
O zaman ne oluyor?
Tüm kesimlerdeki algı ben bu sisteme ayak uydurabilmek için daha fazla kazanmam gereken düşüncesinin mutasyonu gelişerek en sonunda şiddete dönüşebilir.
‘’Alacak tahsili için iki kardeşi vahşice öldürdüler’’
‘’Aldığı malın bedelini ödemeyeni acımasızca dövdüler’’
‘’Eşinin aşırı harcamalarını ikaz eden koca şiddete başvurarak eşini öldürdü’’
Gibi esefle baktığımız haberler ürüyor.
Peki ne olacak ki düzelmeğe başlasın.
Az sonra, haftaya …..
Sağlıkla kalın
Sinan Bayraktar 3 Ağustos 2023 İstanbul
No responses yet